
Michel Siffre, 1962 yılında yaptığı çığır açan deneyle biyolojik saatin insan vücudu üzerindeki etkilerini gözler önüne sermiştir. Bu deney, insanların doğal uyku-uyanıklık döngülerinin nasıl çalıştığını anlamak için yapılan ilk önemli araştırmalardan biridir. Siffre, bu deneyinde, doğal ışık ve zaman kavramlarından tamamen izole bir şekilde bir mağarada tam 2 ay boyunca yaşamıştır.
Deneyin Amaçları
Siffre, insanın biyolojik saati üzerinde ışık, zaman ve çevresel faktörlerin nasıl bir etki yarattığını anlamayı hedefledi. Bu deney, insanların içsel bir zaman döngüsüne sahip olup olmadığını test etmeyi amaçladı.

Deneyin Yöntemi
Siffre, Fransız Alpleri’nde bir mağaraya yerleşti ve zamanın nasıl geçeceği konusunda herhangi bir bilgiye sahip olmadan yaşamaya başladı. Doğal ışık, sosyal etkileşimler ve takvim gibi her türlü zaman ölçüsünden yoksundu. Amaç, sadece biyolojik saatinin nasıl çalıştığını gözlemlemekti.
Deneyin başlangıcında, Siffre’nin uyku-uyanıklık döngüsünün 24 saat yerine 36 saat civarında olduğu fark edildi. Yani, insan biyolojik saati çevresel döngüye bağlı değildi, kendi doğal temposunda işliyordu. Bu, insanların biyolojik saatlerinin çevresel zaman dilimlerinden bağımsız olarak çalışabileceğini gösterdi.

Deneyin Sonuçları
Siffre’nin deneyinin en çarpıcı sonuçlarından biri, insanların biyolojik saatlerinin çevresel etkenlerden bağımsız olabileceğiydi. Bu durum, insan biyolojik saati üzerinde yapılan pek çok araştırmanın temellerini atmış ve sirkadiyen ritim kavramının önemini ortaya koymuştur. Ayrıca, insanların zaman algısının sadece çevresel faktörlerle sınırlı olmadığını, beynin kendi içsel saatine dayandığını kanıtlamıştır.
Michel Siffre’nin bu deneyi, biyolojik saatlerin evrimsel açıdan ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Ayrıca, modern tıp ve psikolojideki pek çok araştırmaya da ilham kaynağı olmuştur. Özellikle, uçak yolculukları ve gece vardiyalarındaki işçiler gibi, zaman dilimleriyle oynayan insan gruplarındaki biyolojik etkilerin daha iyi anlaşılmasını sağlamıştır.

Michel Siffre’nin 1962 yılında gerçekleştirdiği bu deney, insan biyolojik saatinin çevresel etkenlerden bağımsız olarak işleyebileceğini ortaya koymuş ve sirkadiyen ritim hakkında daha derinlemesine araştırmalar yapılmasına olanak tanımıştır. Bugün, biyolojik saatin işleyişi üzerine yapılan pek çok bilimsel çalışmanın temelleri, bu önemli deneye dayanmaktadır.