Anadolu coğrafyası, insanlık tarihinin en erken sayfalarının yazıldığı kadim bir sahnedir. Bu topraklar, yalnızca geçmişe ışık tutmaz; aynı zamanda uygarlığın nasıl filizlendiğine dair evrensel sorulara da yanıt arar. Son altı ay içinde Türkiye’nin üç ayrı bölgesinde—Mardin’de Boncuklu Tarla, Denizli’de Laodikeia Antik Tiyatrosu ve Şanlıurfa’da Karahantepe—yürütülen kazı çalışmaları, insanlığın kültürel evrimi açısından dikkat çekici veriler sunmaktadır.
1. Boncuklu Tarla – Neolitik Dönemin Sessiz Tanığı

Mardin’in Dargeçit ilçesinde yer alan Boncuklu Tarla, Dicle Nehri’nin hemen kıyısında, yaklaşık 12.000 yıl öncesine tarihlenen bir yerleşim alanıdır. İlk kez 2012 yılında başlayan kazı çalışmaları, özellikle 2023’ten itibaren ivme kazanmıştır. Ancak son 6 ayda, kamuoyuna açıklanan yeni yapısal keşifler, bölgeye olan ilgiyi daha da artırmıştır.

Son dönemde açığa çıkarılan dikdörtgen planlı çok odalı yapı ve taş temel üzerinde kurulmuş kanalizasyon sistemi, Neolitik dönemin mimari ve sosyal örgütlenmesine dair yepyeni yorumlara kapı aralamaktadır. Bu, yalnızca bir yerleşimin değil; su mühendisliği bilgisine sahip, ileri düzeyde örgütlenmiş bir topluluğun izidir. Boncuklu Tarla, Göbeklitepe ve Karahantepe ile birlikte, “Taş Tepeler” olarak anılan kültürel sahanın temel halkalarından biri olma yolunda ilerlemektedir.
2. Laodikeia Batı Tiyatrosu – Taşların Yankısında Roma

Denizli il sınırları içinde yer alan Laodikeia Antik Kenti, MÖ 3. yüzyılda Seleukoslar tarafından kurulmuş, Roma döneminde ise Küçük Asya’nın en zengin ve kalabalık kentlerinden biri haline gelmiştir. Kazı çalışmaları, Pamukkale Üniversitesi öncülüğünde 2003 yılından bu yana aralıksız sürdürülmektedir.
2025 yılı Mart ayı itibariyle, Batı Tiyatro’nun oturma kademelerinin %90’ı aslına uygun şekilde restore edilmiş ve yapı büyük ölçüde ayağa kaldırılmıştır. 15.000 kişilik kapasitesiyle tiyatro, hem arkeolojik hem de kültürel miras açısından Türkiye’nin en önemli kazı-restorasyon başarılarından biri olarak kabul edilmektedir. Bu çalışmalar yalnızca taşların değil, o taşlar üzerine kurulan sosyal yaşamın da yeniden okunmasına imkân tanımaktadır.
3. Karahantepe – Göbeklitepe’nin Sırdaş Kardeşi

Şanlıurfa’nın Tek Tek Dağları Milli Parkı içinde yer alan Karahantepe, 2019 yılında başlatılan kazılarla günümüz arkeoloji literatürüne güçlü bir giriş yapmıştır. 2023 ve 2024 yıllarında keşfedilen dikili taşlar, hayvan figürlü kabartmalar ve özellikle antropomorfik heykeller, bu bölgenin ritüel merkezli bir yerleşim olduğuna dair güçlü kanıtlar sunmuştur.

Her ne kadar son 6 ayda yeni büyük bir bulgu kamuoyuna açıklanmamış olsa da, Karahantepe’nin Göbeklitepe ile birlikte “kutsal mekanlar ağı”nın bir parçası olduğu hipotezi güncelliğini korumaktadır. Taş işçiliğindeki incelik, figürlerin sembol dili ve alan düzenlemesi; avcı-toplayıcı toplumların düşündüğümüzden çok daha kompleks bir dünya görüşüne sahip olduğunu ortaya koymaktadır.
Sonuç: Köklerimize Bir Kazı Daha
Boncuklu Tarla, Laodikeia ve Karahantepe; insanlığın doğuşuna, uygarlığın şekillenmesine ve inanç dünyasının evrimine dair farklı ama birbirini tamamlayan öyküler sunmaktadır. Bu alanlar, yalnızca taş ve topraktan ibaret değildir; aynı zamanda kim olduğumuzu, nereden geldiğimizi ve nereye gittiğimizi sorgulatan yaşayan belleklere dönüşmektedir.
Bu kazılar, sadece arkeolojik değil, aynı zamanda sosyolojik, antropolojik ve hatta felsefi birer yolculuktur.
Ve bu yolculuk, daha yeni başlıyor…